ARILARIN KORUDUĞU SAHABİ
ÂSIM BİN SABİT ( radıyallahü anh )
Ashâb-ı kiramın meşhûrlarından ve muhariblerinden. Âlim ve edip bir zât İsmi Âsım bin Sabit olup, künyesi Ebû Süleymân’dır Vefâtından sonra’da Allahü teâlâ onu müşriklerden muhafaza etti. Doğum târihi belli değildir. Âsım ( radıyallahü anh ) hicretten önce îmân etmişdir. Ensârdan, ya’nî Medineli’dir. Nâzil olan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfleri hemen ezberlerdi.
Âsım bin Sabit ( radıyallahü anh ) hicretin dördüncü (m. 625) senesinde vukû’ bulan Uhud gazâsından sonraki Recî” vakasında şehîd olmuştur. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) muhacirlerden Abdullah bin Cahş ( radıyallahü anh ) ile onu kardeş yapmıştır. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ), Bedir gazâsının gecesinde Eshâb-ı kirama nasıl harb edileceğini, harbde hangi usûlü takib edeceklerini sordu. Âsım bin Sabit ( radıyallahü anh ) eline yayı ve oku aldı. “Yâ Resûlallah, Kureyş kavmi ikiyüz zira’ (100 m.) veya daha yaklaştıkları zaman yayla okları kullanırız. Kureyşliler bize ve onlara taş atılacak kadar yakınımıza geldikleri zaman taşla mücâdele ederiz, taşlarız. Kureyşliler, bize ve onlara mızrak mesafesi yetişecek kadar yakınımıza geldikleri zaman kırılıp, parçalanıncaya kadar mızrakla mücadele ederiz. Kırılınca mızrağı bırakırız” dedi. Kılıcını alıp kuşandı ve onu sıyırarak “Kılıçlarımızı sıyırır ve de kılıçla çarpışmağa tutuşuruz” dedi. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) bunu beğendiler ve “Harbin icâbı budur. Bu tarzda çarpışılması lâzımdır. Çarpışan ve vuruşan Âsım’ın çarpışması gibi çarpışsın,” buyurdular. Bedir harbi bu şekilde yapıldı ve meleklerin de yardımıyla Allahü teâlâ zafer ihsân eyledi Âsım bin Sabit ( radıyallahü anh ) Uhud’da bulundu ve Resûlullahın ( aleyhisselâm ) has okçularından idi. Âsım bin Sabit ( radıyallahü anh ) Uhud’da, Resûlullahın ( aleyhisselâm ) yanından bir an ayrılmayan ve O’nunla beraber sebat eden ve ölseler dahi Peygamberimiz’den ( aleyhisselâm ) ayrılmamak üzere bîat eden bahtiyarlardandı. Bu gazâda müşriklerin sancaktarlarından Müsâfi’ bin Talha ile kardeşi Haris bin Talha’yı ok ile öldürdü. Bunların anneleri Selâfe binti Sa’d, Hazreti Âsım’ın kafatasından şarap içmeğe nezr ederek yemîn etti ve Onun başını kendisine getirene yüz deve vermeyi va’d etti.
ASIM’IN DUASI
Uhud savaşından sonra Adal ve Kare kabileleri Resül-i Ekrem (s.a.) Efendimize gelerek İslam’ı öğretmek üzere muallimler istemişlerdi. Sevgili Peygamberimiz de hem onların isteğine cevap vermek hem de Kureyş müşriklerinin ne yaptıklarını, yeni bir hücum hazırlığı içinde olup olmadıklarını öğrenmek üzere on kişilik bir heyet hazırladı. Asım Bin Sabit (r.a.) bu heyetin başkanı idi. Medine-i Münevvere’den yola çıkan heyet geceleri yol alıyor gündüzleri hem dinleniyor hem de gizlenmiş oluyordu. Reci’ denilen mevkiye gelince bir su başında Medine’den getirdikleri hurmaları yediler. Çekirdeklerini de oraya attılar ve dağa doğru çıktılar.Su başına gelen bir çoban buraya Medineliler’den bir gelen olduğunu hurma çekirdeklerinden anladı ve Huzeyl kabilesine durumu bildirdi. Huzeyl kabilesinden Lihyanoğulları derhal iki yüz kadar okçu ile o dağın etrafını sardı. Onları çembere aldı. Onlara: “Kesin söz veriyoruz. Sizleri öldürmek istemiyoruz.” dediler. Fakat müşrikin sözüne ne kadar güvenilirdi. O yiğit mücahitler kendi aralarında istişare etti ve savaşmaya karar verdiler. Asım (r.a.) fikrini şöyle açıkladı: “Ben bir müşriğin sözüne güvenemem. Hiçbir zaman da onların sözüne inanmadım. Onların himayesine de girmedim. Onlara teslim olmam.“dedi. Ellerini açtı ve: “Allah’ım Peygamberini durumumuzdan haberdar et. “diyerek dua etti. Sadağındaki okları atmaya başladı. Her attığı ok ile bir müşriki yere serdi. Okları bitince mızrağı ile hücum etti ve bir çoğunu delik deşik etti. Mızrağı kırıldı. Hemen kılıcını kınından sıyırıp hücuma geçti. Bir taraftan kılıç sallıyor bir taraftan da şu duayı yapıyordu:
“Allah’ım bugüne kadar senin dinini muhafaza etim. Sen de bugün benim vücudumu müşriklere teslim olmaktan koru.”diye niyazda bulundu.
ARILARIN KORUDUĞU ŞEHİT!
İki yüz kişiye karşı bu on mücahit öylesine çarpıştı ki, yedisi şehit oldu. Üçü esir olarak KureyşIilerin eline düştü. Lihyanoğulları Asım İbni Sabit (r.a.)’ın başını keserek Sülafe’ye satmak istediler. Fakat Asım (r.a.) duası hürmetine Allah Teala cesedine müşrik eli değdirmedi ve onlara teslim etmedi. Bir arı sürüsü bulut gibi geldi ve cesedini korudu. Müşrikler yaklaşmak istedikçe arıların hücumuna uğradılar. Sonunda aciz kalıp; “Bırakın akşam olunca arılar dağılır, biz de başını keseriz” diye kendilerini teselli ettiler ve dağıldılar. Akşam olunca yokları var eden Allah Teala ve Tekaddes Hazretleri hiç yoktan bir yağmur yağdırdı. Her tarafı sel alıp götürdü. O yüce şehidin cesedi de ortadan kayboldu. Müşrikler ne kadar aradıysa da bulamadılar. Bunun için o: “Arıların koruduğu şehit.” diye anılır oldu.
Bu hadise anlatıldığında Hz. Ömer (r.a.) şöyle buyururdu: “Allah Teala elbette mü’min kulunu muhafaza eder. “Asım İbni Sabit sağlığında, müşriklerden nasıl korundu ise Allah Teala da ölümünden sonra onun cesedine müşrik eli dokundurmadı.”
HARUN YUSUFOĞLU
İHL MESLEK DERSLERİ ÖĞRETMENİ
Adres:
MERKEZ MAH. DAVUT AKSU CAD. KARS ANADOLU IMAM HATIP LISESI BLOK NO 100A MERKEZ / KARS
Telefon
04742235715